Teröre karşı ortak duruş sergilemek zorundayız

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Terör nereden ve kimden gelirse gelsin, teröre karşı hep beraber ortak duruş sergilemek zorundayız. Terörün partisi, kimliği, inancı yoktur." dedi.

Teröre karşı ortak duruş sergilemek zorundayız

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, vefat eden eski Sağlık Bakanı Osman Durmuş'a Allah'tan rahmet, ailesine ve siyaset dünyasına başsağlığı dileklerini iletti.

Teröre karşı, nereden ve kimden gelirse gelsin, ortak duruş sergilemek gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Terörün partisi, kimliği, inancı yoktur. Çünkü teröristin temel amacı insanı yok etmektir. Dolayısıyla terör eylemlerine hep birlikte karşı çıkmak zorundayız. Özellikle 40 yıldır canları feda eden Türkiye dimdik, bir arada durmak zorundadır." diye konuştu.

İskenderun'da dün akşam bir terör eylemi gerçekleştirilmek istendiğini ancak güvenlik güçlerinin can kaybının olmamasını sağladığını belirten Kılıçdaroğlu, "Yaralanan güvenlik görevlilerimiz var, onlara şükranlarımızı, sevgilerimizi gönderiyoruz, inşallah bir an önce sağlıklarına kavuşurlar." temennisinde bulundu.

"Başarıyı, demokrasiyi sindiremiyorlar"

Pandemi sürecinden geçildiğini, bu salgının partisi, kimliği olmadığını ve herkesi tahdit ettiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Dolayısıyla bir salgın hastalıkla mücadelenin kolektif, topyekün olması lazım. Burada parti ayrımı yaparsak, en büyük zararı insana, demokrasimize vermiş oluruz." değerlendirmesinde bulundu. 

Toplumun bir kesimini ötekileştirmenin asla doğru olmayacağını dile getiren Kılıçdaroğlu, "Salgın hastalık varsa, bütün vatandaşlarımızı salgından kurtarmak için elimizden gelen bütün çabayı göstermek zorundayız. Bu süreçte yapılması gerekenleri hükümete söyledik, kabul edilir ya da edilmez. Biz büyük bir sorumluluk içinde hareket ediyoruz." dedi. Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"İstanbul'da Kovid-19 dolayısıyla bir toplantı yapılıyor. Bu toplantıya İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı davet edilmiyor. Niçin? Bir sindirememişlik var burada; başarıyı, demokrasiyi sindiremiyorlar. Ekrem Bey, İstanbulluların oyuyla geldi. Ekrem Bey görevini yaparken 'bunlar AK Parti'li, bunlara ceza verelim, bunlara hizmet götürmeyelim' dedi mi? Hayır. Tam tersine her vatandaşa eşit yaklaşmaya özen gösterdi. Ama İstanbul Valisi Kovid-19 toplantısı yapıyor ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı davet edilmiyor. Bu doğru değil, ahlaki de değil. Sayın Vali'ye hatırlatmak isterim: Sen arabanda Türk bayrağı kullanan bir kişisin. Yani sen hem hükümetin hem devletin temsilcisisin. Sen bu bayrağı kullanıyorsan, bayrağın gereğini yerine getirmek zorundasın, öyle bir toplantı yapıldığında da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nı davet etmek zorundasın. Bu belediye başkanı aynı zamanda senin de büyükşehir belediye başkanındır, oy verirsin veya vermezsin. Demokrasinin ve ahlakın gereğini yapacaksın. Diyorsan ki 'ben arabamda Türk bayrağı taşırım ama talimatı saraydan alıyorum, ben sarayın valisiyim.' O zaman Türk bayrağını değil, AK Parti'nin bayrağını takacaksın. Hepimiz biliriz ki bu vali devletin valisi değil. 

Ama ben valileri devletin valisi olarak görmek istiyorum. Her görüşten insanın sorunlarını dinleyen bir kişi olarak görmek istiyorum. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra 'egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' diye yazdıysa, Sayın Vali sen bunun gereğini niye yapmıyorsun? Çok acil olmuş... Bir gerekçe uydurmak için. Valiler, gerekçe uydurmaz. Gerekçe uyduracak bir pozisyona düştüysen, kusura bakma sen vali değilsin. İkiyüzlülükle valilik yapılmaz. Vali sağlam durur, onurlu durur. Koltuk için onurunu satan vali olmaz. Efendim 'sürerler beni.' Sen onurunla gidersin bir yere gidiyorsan. 'Ben devletin valisiyim' diyeceksin. 'Benim başkanlığımda ortak mücadele yapacağız' diyeceksin. Yeri geldiğinde bir eksiği varsa belediye başkanına talimat vereceksin. Sen bunları yapmıyorsun, çünkü korkuyorsun. Korkak adamdan vali olmaz. Vali dediğiniz biraz cesur olur, bayrağın hakkını verir en azından."

"Devlet kurumları bütün riskleri görerek önlem almalı"

Kılıçdaroğlu, devlet kurumlarının Kovid-19 salgını nedeniyle bütün riskleri görerek önlem alması gerektiğini söyledi.

Türkiye nüfusunun dikkate alınarak aşı ithal edilmesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin 1,5 milyon doz grip aşısı alırken İngiltere'nin 30 milyon doz aşı temin ettiğine dikkati çekti. Kılıçdaroğlu, "Bizim insanımız değersiz mi, ölüme mahkum mu? Eminim bu 1,5 milyon dozu torpili olan, adamını bulan alıp kullanacak. Yine olan garibana olacak." diye konuştu.

Türk Eczacıları Birliği'nin 11 Eylül'de Hollandalı bir firmadan 1,5 milyon doz grip aşısı alabilmek için Sağlık Bakanlığına başvuruda bulunduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, Bakanlıkla yürütülen bürokratik sürecin uzaması nedeniyle aşıların alınamadığını ifade etti.

"Hani Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde bütün işler hızlı gerçekleştirilecekti?" diye soran Kılıçdaroğlu, bu sistemde bakanların bile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşemediğini öne sürdü.

"Yeni Zekeriya Öz'ümüz"

CHP lideri Kılıçdaroğlu, devletin adaletle yönetilmesi gerektiğini vurgulayarak, bu nedenle devlete, yazar Kemal Tahir'in de eserinin ismi olan, "Devlet Ana" denildiğini, bu terimin adaletle bağdaştığını söyledi. 

Fatih Sultan Mehmet'in de adaletin önemine binaen "Kadıyı satın aldığın gün, adalet ölür. Adaletin öldüğü gün de devlet ölür." dediğine işaret eden Kılıçdaroğlu, "Günümüz, kadının veya kadıların satın alındığı gündür. Devlette adalet yok." ifadesini kullandı.

Kılıçdaroğlu, Enis Berberoğlu'nun yeniden yargılanma talebinin reddedilmesine yönelik yerel mahkeme kararlarını eleştirerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bizim yeni Zekeriya Öz'ümüz, saraydan aldığı talimatla Anayasa Mahkemesine, 'Kusura bakma, senin kararını uygulamam. Ne demek Anayasa, ne demek karar. Ben bunlara bakmam. Saray ne istediyse aynen onu yazarım, altına da imza atarım. Cübbe giyiyorum ama sarayın cübbesi, adaletin cübbesi değil. Gücümü hukuktan, hukukun üstünlüğünden, vicdanımdan değil, saraydan alıyorum. Bu kararı vereceğim ki yarın beni saray daha üst makamlara getirsin, taltif etsin, yüceltsin. Ben, yeni Zekeriya Öz'üm.' diyor. Anayasa Mahkemesi kararı uygulanmadı."

Enis Berberoğlu'na ilişkin yerel mahkeme kararlarıyla Anayasa'nın birçok maddesinin ihlal edildiğini savunan Kılıçdaroğlu, yerel mahkemelerin, Anayasa'nın "bağlayıcılığı ve üstünlüğü", "kişi güvenliği ve hürriyeti", "hak arama hürriyeti", "temel hak ve hürriyetlerin korunması", "seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı" ile "duruşmaların açık ve kararların gerekçeli" olmasına yönelik maddelerini askıya aldığını öne sürdü.

"Koltuk meraklısı kişinin bu memlekete faydası olmaz"

Hakimler ve Savcılar Kurulu'nun (HSK) hakimler hakkında soruşturma açabildiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, HSK'nin başkanlığını Adalet Bakanı'nın yürüttüğünü hatırlattı.

Kılıçdaroğlu, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ün haksızlık karşısında tek cümle etmediğini söyleyerek, şöyle devam etti:

"Sormak gerekiyor; o koltukta sessiz kaldığın için mi sürekli oturuyorsun? Adalet Bakanı olarak acaba oturup bir vicdan muhasebesi yaptın mı? 'Anayasa'yı ihlal eden bir hakim hakkında soruşturma açmamız gerekir.' dedin mi hiç? Yoksa bütün geleceğini koltuğa bağlayıp 'Benim için koltuk her şeyden değerlidir, koltuğumu koruyayım, memleket yanabilir.' mi dedin sen? Adalet Bakanı'nın da yatacak yeri yok, onun da oturup bir vicdan sorgulaması yapması lazım."

Eleştirilerinin sadece Enis Berberoğlu bağlamında algılanmaması gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, benzer şekilde Müyesser Yıldız, Selahattin Demirtaş, Ahmet Altan ve Osman Kavala'nın, beraat ettikleri dosyaların ardından yeni dosyalarla içeride tutulmaya devam edildiğini öne sürdü.

Adalet Bakanı Gül'e seslenen Kılıçdaroğlu, "Sen adalet bakanıysan, adalet kurumu sana bağlıysa, HSK başkanlığını yapıyorsan bu yanlış giden düzene bir çomak sokmayacak mısın? 'Burada bir şeyler yanlış gidiyor.' demeyecek misin? Yasaların sana verdiği yetki de var ayrıca. Kamu yararına bazı kararları bozup 'Tekrar görüş' diyebiliyorsun. Ama onu yapmak istemiyorlar. Çünkü 'Saray beni görevden alır ve ben koltuğumdan olurum.' diyorlar. Koltuk meraklısı kişinin bu memlekete faydası olmaz." dedi.

"Hakimler bir kişiden taraf karar almaya başlarsa..."

Kemal Kılıçdaroğlu, bir devletin, Anayasa ve yasaların kaldırılması, hakimlerin bir kişiden taraf karar almaya başlaması halinde aşama aşama organize suç örgütüne dönüşeceğini ifade ederek, şunları söyledi:

"Türkiye'nin geldiği nokta budur. Eleştiriye tahammül edemeyen bir kişiyi eleştirdiğinizde sabahın köründe eviniz basılıyor, hapse atılıyorsunuz. O izin verdiği zaman hapisten çıkıyorsunuz. Onun avukatına dolar bazında milyonlar verip tuttuğunuz zaman savcı size iddianame bile düzenlemiyor. Her işverenin tepesinde 'Kızdırma, mallarına el koyarım.' tehdidi var. Bu, devletin aşama aşama organize suç örgütüne dönüşmesidir."

Daha önceki bir CHP TBMM Grup Toplantısı'nda FETÖ'nün siyasi ayağına ilişkin bir konuşmasını kitapçık haline getirdiklerini belirten Kılıçdaroğlu, iktidarın "FETÖ ile mücadele ettiği" yönündeki söyleminin "külliyen yalan" olduğunu iddia etti.

İktidarın FETÖ ile mücadele kapsamında, söz konusu örgüte üye asker, baklavacı, bankacı birçok kişiyi tespit ettiğini ancak FETÖ'nün siyasi ayağına mensup kişileri bulamadığını savunan Kılıçdaroğlu, "Devletin kılcal damarlarına ve en kritik noktalarına FETÖ unsurlarını yerleştiren siyasi otoriteye, 'FETÖ'nün siyasi ayağı' denir." diye konuştu.

TBMM'de FETÖ'nün siyasi ayağının tespit edilmesine yönelik araştırma komisyonu kurulduğunu, iktidar bu konudan rahatsız olduğu için komisyon raporunun yayınlanmadığını ileri süren Kılıçdaroğlu, "Çünkü FETÖ'nün siyasi ayağının bir numaralı sorumlusunun sarayda oturduğunu herkes biliyor." sözlerini sarf etti.

"Senin feriştahın gelse bizi susturamaz"

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, kitap toplatmanın darbe dönemlerinde yapıldığını ifade ederek, "Şimdi 20 Temmuz sivil darbesinden sonra kitap toplatıyorlar. Sanıyorlar ki bunu topladıklarında CHP susacak, Kılıçdaroğlu susacak. Senin feriştahın gelse bizi susturamaz. Biz, bu memlekete sevdalıyız, insanımıza sevdalıyız. Oy verir veya vermez ona saygı duymak benim ve herkesin görevi." dedi.

"Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni, Londra'daki bir avuç tefeciye peşkeş çekmek bizim kitabımızda yoktur." diyen Kılıçdaroğlu, partisinin halk için mücadele ettiğini vurguladı.

Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Meclis'te tarafsız olacağına dair namusu ve şerefi üzerine yemin ettiğini hatırlatarak, "Namus ve şeref nedir bilmeyen bir kişiyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti karşı karşıya. Bir partinin genel başkanı, gitti partiye kaydını oldu. Herhalde yemin ederken bir ayağını kaldırmıştır, 'bir ayağımı kaldırırsam bir şey olmaz.' diye. Bu milletin bir vicdanı, ahlakı, erdemi, feraseti var. Tarafsız olmak zorundasın. Bayrağı taşıyorsan tarafsız olacaksın, 83 milyonu kucaklayacaksın." ifadelerini kullandı.

"Servisçi, takım tutar gibi parti tutarsa bu sonuca katlanacak"

Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Malatya'da AK Parti İl Kongresi'ne katıldığını hatırlatarak, "Malatya Servisçiler Odası Başkanı'na seslenmek isterim: Koskoca Erdoğan, koskoca Cumhurbaşkanı size ne müjdeler vermiş, siz müjdenin farkında bile değilsiniz. Askıda ekmek uygulaması başladı. Ekmek götüremiyorsan, git oradan ekmeği al, evine götür. Bunu müjdeliyor sana." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Malatya'da bir esnafla arasındaki diyaloğa ilişkin "Bütün servisçilerle dalga geçiyor." iddiasında bulunan Kılıçdaroğlu, "Malatya Servisçiler Odası Başkanı diyor ki 'Evimize ekmek götüremiyoruz.' Aylarca öğrenci taşımadılar çünkü yasaktı, yasağa da uydular. Bu başkana seslenmek isterim; sana ve 200 bin servisçiye 1 kuruş dahi karşılıksız para vermediler. Çünkü senin Genel Başkanı'nın gözünde sosyal devlet diye bir devlet yok, bir saray devleti var." dedi.

Toplanan vergilerin nereye harcanacağını iktidarın belirlediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, vatandaşın, toplanan vergilerin nereye harcandığının hesabını iktidara sormasını istedi.

Kılıçdaroğlu, iktidarın esnafı, çiftçiyi, emekçiyi, aç vatandaşı önemsemediğini öne sürerek, "Erdoğan 'Benim için önemli olan 5'li çete. En büyük ihaleleri onlara veririm. Dünyanın parasını kazanırlar. Uçağın uçmadığı havaalanının parasını da alırım. O parayı da servisçiden faiziyle söke söke alırım. Vermezse bir de ayrıca icraya veririm.' diyor. Servisçi, takım tutar gibi parti tutarsa bu sonuca katlanacak. Siyasi partiler takım değildir. Hizmet ediyorsa oyumu veririm, etmiyorsa 'Kusura bakma.' derim." değerlendirmelerinde bulundu.

Güncelleme Tarihi: 27 Ekim 2020, 16:47
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner19

banner101

banner25

banner26

banner104

banner34

banner17

banner22

banner18

banner20

banner102

banner30